İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

PARİS

Son güncelleme tarihi 8 Eylül 2020

Yazıda Neler Var?

Aşıklar Şehri Paris

Yazmak için heyecanlandığım yazıya sonunda başlıyorum. Çocukluk hayalim olan bu romantik, aşıklar şehri olan Paris’e sonunda kavuştum!

Sanmayın ki öyle günlerce kaldık. Yazımızın teması bile Paris 2 günde gezilir mi? Paris kaç künde gezilir?




Almanya’ya gitmişken başka yerlere gitmek zaten aklımızdaydı. Biz gitmeden birkaç ay önce araştırmalara başladık. Babamın kalış süresi az olduğu için onunla sadece 1 farklı ülkeye gidebilecektik ve sadece 2 gün ayırabiliyorduk. Bu yüzden yakın olan bir yer seçtik. O da PARİS. Almanya’da Worms’ta kalıyoruz ve Paris buraya sadece 4 saat. Tabii hızlı trenle. Otobüsle 7-8 saat sürebiliyor. Neyse planımız şöyleydi: Sabahın köründeki ilk trene bilet alıp gideceğiz bütün gün gezeceğiz, akşam otele gidip yatacağız ertesi gün de en son trene bilet alıp 2 günde Paris’i fethedeceğiz. O zaman başlasın araştırmalar!

Paris’te Nerede kalınır?

Paris’te otel önerileri

Valla bu soru bir ara vazgeçmeme sebep olacaktı. Çünkü öyle bir yer seçmeliyim ki arada otele gidip dinlenebilelim. Birde ilk kez yalnız yurtdışına çıkacağımız için her yere yakın olsun dedik. Kaybolmayalım diye. Abartmıyorum haftalarca baktım. Paris’te nereleri gezmek gerekiyor diye araştırdım ve bizim gideceğimiz yerlere giden metroların geçtiği ortak bir durak buldum. Opera Bölgesi! Çok büyük bir Phanthom Of The Opera aşığı olarak bu bölgeyi zaten gözüme kestirmiştim deee bu metro ağının göbeği olması da üstüne bal şeker oldu. Booking.com’dan otel bakmaya başladım. Opera bölgesi biraz pahalı bir bölge. Sebepleri malum. Paris Opera bölgesi güvenilir mi? Booking.com’dan 1 tane opera bölgesinde otel seçin konumu göstere tıklayın orada diğer otelleri de fiyatlarıyla gösteriyor. Bu çok güzel bir özellik valla çok büyük rahatlık sağladı. Her neyse çooook uzun araştırmalar sonucu oteli seçtim. Paris’te Opera bölgesi otel önerisi Hotel Choiseul Opera tam aradığım gibi bir oteldi. Metroya 3 dakika. Direk şehrin merkezindesiniz ve o bölgedeki otellere göre uygun fiyatlı. Özellikle köşe odalarından ayırtırsanız içinize hemen Fransız Hanımefendisi/Beyefendisi kaçacaktır. Çok temiz, ilgili personel, yumuşacık yataklı ve güvenli bir bölgede olması da cabası. Bir daha gidersem kesinlikle başka otel aramam.

Otelimizin önünde kuzenim ve annem 🙂

Eğer ben Eyfel Kulesi’ne yakın olmak istiyorum ve kalabalık gidiyoruz derseniz bu ev mükemmel bir seçim olur.

Bir başka seçenekte uygun ve Eyfel Kulesi’ne yakın bu otel.

PARİS’TE METRO HATLARI, PARİS ŞEHİRİÇİ ULAŞIM

İlk başlarda gözümü korkutan olayların başında gelir kendisi. Herkes kolay kolay diyor ama hiçte öyle gözükmüyordu. Paris metro biletler nasıl alınıyor, Paris metrosunda aktarma nasıl oluyor vs. gibi soruların cevaplarını da bulamadım internette zaten gitmeden. Ama merak etmeyin tüm detaylarıyla anlatacağım şimdi sizlere.




Öncelikle Paris Metro Biletleri konusuna değinelim. Normal bir tane bilet alırsanız 1,90 euro vermeniz gerekiyor. Eğer sürekli kullanacaksanız veya grupça gittiyseniz CARNE adı verilen 10’lu biletlerden alabilirsiniz. Bunlar 14,50 euro oluyor ve böylece tanesi 1,45 euro oluyor ve uzun sürede baya bir kar ediyorsunuz. Bunu ben acaba farklı kişiler kullanabiliyor mu diye düşünmüştüm. Hani bizdeki paso muhabbeti gibi. Ama tek tek 10 tane bilet veriyor. Yani ayrı ayrı 10 kişi bile kullanabiliyor. Biletlerin her birini metro istasyonlarındaki makinelerden alabilirsiniz.  Fransızca haricinde İngilizce, Almanca ve 1-2 dil seçeneği daha var. Makinede ilk başta 2 seçenek sunuyor. Biri bizim paso gibi olan kartları doldurmak için olan ve diğeri normal ticket. Biz ticket olanı seçiyoruz. Orda Carne yazıyor ki zaten altında 10 yazıyor. Çok seçenek sunuyor çünkü Paris 5 zone şeklinde ayrılmış durumda. Eğer sadece bilindik turistik yerleri gezecekseniz işiniz sadece 1 zone ile bitebilir. (Disneyland hariç). Orada 1-14,90 ve 28 euro diye seçenek çıkıyor. Biz 14,90 olanı seçiyoruz. Parayı yanda gösterdiği yerden veriyoruz ve aşağıdan bize biletlerle para üstünü atıyor. Hiiiiç korkmayın bunları bende bilmiyordum gidince öğrendim. Yalnız orda en önemli şey çakallara dikkat etmeniz. Bilet satmaya çalışan tipler var. Onlardan sakın almayın. Sadece makinelerden ya da hemen yanlarındaki danışmalardan alın. Ben beceremem diyorsanız direk danışmalardan alın. Sadece istediğiniz kadar bilet sayısı söyleyeceksiniz.

Aslında en iyisi hep yürüyerek gezmek çünkü her yerini görebiliyorsunuz 🙂
PARİS’TE METRO AKTARMASI

Bu çok enteresan bir olay bence. Çünkü ben hep ay aktarma yapmamız gerekiyor yine mi bilet alacağız vs diye düşünürken bir de ne göreyim! Metrodan inince turnikeden çıkmadan istediğiniz kadar metroya tekrar binebiliyorsunuz. Yani sınırsız aktarma yapabilirsiniz. Böylece bir ucundan diğer ucuna tek bir biletle gidebilirsiniz eğer direk metro yoksa.

İşinize aşırı yarayacak Paris metro hattının haritasını buraya bırakıyorum. Her hattın numarası ve rengi var. Bunlar size çok yardımcı olarak.

Harita okumayı bilmeyenler için; gideceğiniz yerden geçen metroya bakın ve o metronun ilk durağıyla son durağının ismine bakın gideceğiniz yer hangi tarafta kalıyorsa size göre o yöne gideceksiniz. Metro duraklarındaki tabelalarda en üstte il ve son durağa göre işaretler oluyor. Böylece kolaylıkla bulabilirsiniz.

Paris hakkında bilinmesi gerekenler (her yerde yardımcı olan çocuklar var)




PARİSTE OTOBÜS

Otobüsler için biletleri bindiğinizde doğrudan şöförden 2 euroya alabilirsiniz. Bu konuya dikkat. Bu biletlerle aktarma yapamıyorsunuz.

GEZİLECEK YERLER

Paris’te gezilecek yerler listesi uzar da gider. Özellikle bizim gibi 2 günde Paris nasıl fethedilir sorusunun cevabını bulmak istiyorsanız iyi bir araştırma gerekli. Öncelikle Paris’te nereler olduğunu yazalım.

  1. Eyfel Kulesi
  2. Zafer Takı (Ark de Triomphe)
  3. Louvre Müzesi
  4. Opera Binası (Palais Garnier)
  5. Orsay Müzesi (Musee d’Orsay)
  6. Yer altı Mezarları (catacombs de Paris)
  7. Notre Dome Katedrali
  8. Şanzalize Caddesi (Champs Elysees)
  9. La Fayette
  10. Sacré-Cœur Bazilikası
  11. Lüksemburg Bahçesi (Le Jardin du Lüksemburg)
  12. Diseyland
  13. Concorde Meydanı (palace de la Concorde)
  14. Pompidou Merkezi
  15. Pantheon
  16. Latin Mahallesi
  17. Chambord Şatosu

gibi bir çok yer var. Ama eğer sizin de vaktiniz bizim gibi çok azsa mecburen bir çoğunu elemek zorundasınız.




Paris’e Kısa zamanda gidiyorsanız ve Disneyland istiyorsanız sadece oraya gitmek zorundasınız çünkü orası bitmiyor. Eğer yok Disneyland istemiyorum diyorsanız bizim seyehatimiz size fikir verebilir. Tarih ve arkeoloji aşığı bir aile olarak listemizde nerelerin olacağı zaten belliydi. Yanımıza birde teyzemle kuzenim geldi bu arada. 5 kişi Paris’i fethetmeye hazırdık. Önce eleme yaparak nereleri gezeceğimizi çıkardık. Eyfel’i hem gündüz hem gece görmeyi istiyorduk. Louvre müzesini zaten eleyemezdik. Babam resimle ilgilendiği için zaten en çok o merak ediyordu. Abimle büyük bir Phantom Of The Opera hayranıyız ve onunda Paris’teki Opera binasından esinlenerek yapıldığı için orası benim çocukluk hayalimdi. O da listeye üst sıralardan girdi listemize. Yer altı mezarları da aşırı ilgimizi çekiyordu ona da bir tik. Zafer Takı’nı da görmeden olmazdı. Şanzelize caddesi, Concorde Meydanı, Pantheon ve La Fayette ile listeyi mecburi olarak sonlandırdık. Gezilecek yerler tamam şimdi nasıl bir strateji izlesek de hepsine girebilsek diye planlamaya başladık.




Paris 2 günde nasıl gezilir, biz nasıl gezdik?

Paris için 2 günlük rota

Haritayı açıp baktığımızda en uzak yer Yer altı mezarlarıydı. Biz de oraya otelden metro ile gidip, gezip yürüyerek Lüksemburg bahçesine gitmeyi oradan Pentheon’u görüp Louvre müzesine gidecektik. Müzeyi fethettikten sonra Eyfel’e gidip oradan Zafer Takı ve Şanzelize yapıp otele gidecektik. 2. Gün ise Otelin yanındaki Opera Binasıyla günü açıp Eyfel ve Zafer Takı manzaralı Paris izlemek için LaFayette’e gidecektik.  Ve oradan Eyfel’e ve Zafer Takı’na gidip gündüz gözüyle görecektik. Oradan da Gare de I’est’te gidecektik. Hayaller böyleydi peki hayatlar nasıl oldu? (Bu arada tabiî ki siz istemediğiniz yeri çıkarıp listeyi hafifletebilirsiniz ya da farklı yerlerle değiştirebilirsiniz bu sadece alternatif bir liste)

Gezme aşamasına başlamadan önce gördüğünüz yerlerden makaron alıp yemeyi unutmayınız 🙂

PARİS’TE İLK GÜN:

Sabah 6:08’de Worms Hbf’den Mannhaim için trenimiz kalktı. Oradan hızlı trenimize geçiş yaptık. Ve toplamda 4 saatte Paris’e vardık. Çok rahat bir yolculuktu. Trenler çok güzel ve saatte 280km hıza çıktı.

Mannhaim’a kadar olan trenimizde hızlı trendi ve yanlışlıkla 1. Sınıfa oturmuştuk.

Bu da yanlışlıkla oturduğumuz 1. sınıf kompartman

Paris’te indiğimizde tabelaları takip ederek Opera durağına giden 7 nolu metroyu bulduk. Bilet için makinede kuyruğu bekledik ve sıra bize geldiğinde sadece bozuk para alan makinede beklediğimizi fark ettik. Aşağıdaki makinelere gidip tekrar bekledik. Vee sonunda metroya binip Opera durağında indik. Duraktan yukarı çıktığımızda herkesin kameralarının bize dönük olduğunu fark ettik tamam evet biz Paris’teyiz desek de durmadılar ve arkamızı döndüğümüzde gerçeği fark ettik. Bütün ihtişamıyla Opera Binası beni bekliyordu. Tabi hemen gözler dolar…..

Neyse ona sonra geleceğim. Navigasyonu açıp oteli bulduk hemen dibindeymiş gerçekten. Odaların hazır olmadığını ama eşyalarımızı bırakabileceğimizi söylediler. Bizde bıraktık vee ver elini Yer altı mezarları.




  1. Hedef Paris Yer altı Mezarları yani CATACOMBES

Nedir yahu burası diyenler ve ben Paris’te klişe olmayan yerleri gezmek istiyorum diyenler için kısa bir özet geçelim çünkü burası tam size göre! Paris’in yüzlerce yıllık mezarlıkları artık salgın hastalıklara yol açmaya başlamış. Tarih 1700’lerin sonu bu arada. Bu yüzden de mezarlıkların boşaltılmasına karar verilmiş. Ve Paris’in içindeki pek çok mezarlık boşaltılarak buraya taşınmış. Akşamları halkın gözünden uzak bir şekilde 15 ay boyunca taşınmış. Ama sadece taşınmamış bu kemiklerle resmen sanat yapmışlar. 6 milyon kişinin kemiği bulunuyor. Tünel 20 metre derinlikte ve 2 kilometrelik kısmı ziyarete açık. Eğer bunu okurken bile ‘ay ben daralırım’, ‘ölüm korkum var’, ‘klostrofobim var’, diyorsanız bence hiç girmeyin. Çünkü gerçekten kasvetli bir yer. Eğer girmek istiyorsanız da mutlaka ama mutlaka önceden bilet alın. İnanılmaz derecede uzun kuyruklar oluyor. Bizim ilk durağımız burasıydı metrodan çıkınca gördüğümüz kuyrukla yıkıldık. Bir de gördüğümüz kısım hiçbir şeymiş. Neyse sıraya girelim bari dedik de kuyruğun sonunu bulamadık. Abartmıyorum gerçekten yürümemize rağmen sonunu bulamadık. O yüzden mutlaka önceden alın ya da sabah açılmadan gidin ve sıraya girin o zaman çok daha az sıra oluyor.

Catacombes Bilet Fiyatları: Yer altı mezarlarının bileti 12 euroydu. Pazartesi hariç her gün 10:00-20:00 arası açık.




Peki Paris Yer altı Mezarları’na, Catacombes’a, nasıl gidilir? Buraya ulaşmak için kullanabileceğiniz metrolar 4 ve 6 nolu hat. ‘Denfert Rochereau’ durağında inmeniz gerekiyor. Çok büyük bir insan kalabalığı göreceksiniz zaten heh işte orası yer altı mezarları.

Bizim bu ilk durağımız maalesef hüsranla sonuçlandı. Vakit kaybetmemek için mecburen sıradaki hedefe doğru yöneldik.

  1. Hedef LÜKSEMBURG BAHÇESİ ve LÜKSEMBURG SARAYI

Paris’in en ünlü ve en yeşil yerlerinden biridir. Orda yaşayanların da huzur bulmak için uğradığı bir yer. Biz yer altı mezarlarından yürüyerek geldiğimiz için Fontaine de I’Observatoire kısmından parka girdik. Zaten ağaçları görünce ayaklar direk oraya yöneliyor. Çünkü ağaçlar kübik gibi budanmış ve çok simetrik bir şekilde dikili. Girince çeşme karşınızda duruyor. Heykelleri gerçekten kusursuz.

Ağaçların arasından yürüyerek asıl bölüme geliyoruz. Yemyeşil, ağaçlık bir alan ve karşınızda da Lüksemburg Sarayı… Kimi yoga yapıyor, kimi çocuklarını almış ailecek piknik yapıyor, kimi anaokulu sınıfını almış oyun oynatıyor daha neler neler. Kısacası herkesin istediğini yaptığı, kimsenin kimseye laf atmadığı, ne yapıyor ya bu diye bakmadığı ve herkesin birbirine saygılı olduğu huzurlu bir ortam. Hayal edemiyor insan ama gerçekten böyle bir yer varmış. Tabi günün yorgunluğunu atmak için bizde çöktük hemen çimlere. Etrafı seyrettik, enerji topladık ve fotoğraf çekildik sonra yeni hedefler için yola çıktık.

Bu bahçe sarayın tam önünde sekizgen bir de göle ev sahipliği yapıyor. Bu gölde çocukların gezebileceği botlar bulunuyor. İsterseniz kiralayabilirsiniz.

Lüksemburg Bahçesinin içinde kafede var isterseniz oraya da girebilirsiniz. Ama fiyatları normal yerlere göre biraz pahalı.




Lüksemburg Bahçesi Bilet: Lüksemburg Bahçesinin girişi tamamen ücretsizdir. İstediğiniz saatte girebilir doyasıya kalabilirsiniz. Ancak Saraya girmek istiyorsanız önceden rezervasyon yaptırmanız gerekmektedir ve sadece haftaiçi 10:00-14:30 arası açık.

Paris Lüksemburg Bahçesi’ne nasıl gidilir? Biz daha önce de dediğim gibi yürüyerek gittik. Paris’in sokakları gerçekten çok güzel ve bunu kaçırmak istemedik. İsterseniz RER kullanarak Lüksemburg durağında inebilirsiniz. Bu parkın girişinde olduğu için en yakın durak bu. Ve ya bizim gibi Fontaine de I’Observatoire’de görmek istiyorsanız parkın en başından başlamalısınız o zaman da yne RER kullanarak ‘Port Royal’ durağında inmelisiniz. Böylece yukarı doğru çıkarak parkın her yerini görebilirsiniz.  Ama RER kullanmak istemiyorsanız biraz daha uzak olan Odeon durağına 4 nolu hattı kullanarak ulaşabilirsiniz. 10 nolu hattı kullanarak da Mabillon durağından yine bahçeye ulaşabilirsiniz.

Paris’te bir çift romantik

Bizim buradan sonraki hedefimiz Louvre müzesi.

  1. Hedef Dünya’nın en güzel müzesi LOUVRE MÜZESİ

Yine yürüye yürüye müzeye doğru yola çıktık. Ama geldiğimiz de hiç halimiz kalmamıştı. Gittiğimiz gün de çarşambaydı. Yani müzenin 22:00’a kadar açık olduğu 2 günden biri. (Diğer gün de Cuma günü) Dedik zaten bu kafayla girsek sonrada hatırlamayacağız bile. Saatte daha 2 falan. Dedik yemek yiyip otele gidelim uyuyalım. Nasılsa 22:00’a kadar açık müze. Otele doğru yürümeye başladık. Hemen Louvre Müzesi’nin karşısında Mc Donalds, Starbucks var. Mc Donalds’tan 6.50 Euro’ya tek hamburgerimizi alıp o kazıkla birlikte doyup otele gittik. Odaya girdiğimiz gibi uyumuşuz tabi ki. Kalktık saat 5:30 gibi otelden çıktık ve müzeye gittik. Giderken kalabalık olur diye düşündüm geç saate kadar açık olduğu için ama bomboştu. Müzenin bahçesine zaten herkes girebiliyor. Simgesi olan piramitten de herkes girebiliyor çünkü içinde mağazalar var. Apple Store bile var. Avm gibi düşünün. Sonra bilet almak için gişeye giderken Louvre Müzesinin birkaç dilde olan ücretsiz haritaları var. Mutlaka ama mutlaka alın. Çünkü biz haritaya rağmen defalarca kaybolduk. Biletimizi aldık veee artık müzedeyiz!

Bahçesine ayrı, içine ayrı, içindeki eserlere ayrı aşık olduğumuz bu kusursuz müze gerçekten anlatılmaz yaşanır. İlk başta kale olarak yapılmıştır. Düşünün yani o kadar büyük. Sonradan Napolyon tarafından müzeye dönüştürülmüş. 35.000’e yakın eser ve 380.000’den fazla objeye ev sahipliği yapıyor. Müzede 3 adet kanat bulunur. Bunlar: Richelieu KanadıSully Kanadı ve Denon Kanadı’dır. Broşürlerden en önemli eserlerin nerede olduğunu öğrenebilirsiniz. Eğer az vaktiniz varsa bu işinize yarar ama bütün gününüzü ayırabildiyseniz kendinizi müzeye bırakın. İlla bir yerlerden çıkarsınız.

Müzenin ilk girişinden itibaren Mona Lisa’nın olduğu yeri gösteren oklar var. Takip ederseniz müzeyi gezmiş oluyorsunuz çünkü o katın en sonunda diyebiliriz girdiğiniz yere de bağlı tabi.

Gerçekten çok güzel tablolar ve heykeller var. Müze aşığı olarak biz hep ‘adamlar yapmış yaa’, ‘ulan ne güzel tablo’, ‘ne çizmiş bee’, ‘nasıl oymuş betonu öyle’ diye diye gezdik valla. Hoş eserlerin birçoğu kaçak yollarla, çalınarak götürülmüş oraya insan üzülüyor ama yapacak bir şey yok tabiî ki. İslam bölümüne de girdik de Allah’tan bizden bir şey çalamamışlar. Neyse Mona Lisa’yı bulduğumuzda önü çok kalabalık değildi iyi ki. O da ayrı bir sorun çünkü normalde. Yakından rahatça gördük, fotoğraf çekildik. Ben yine duygusallı anlar yaşadım tabiî ki. Tabi selfie çekilirken çubuk kullandım hemen adam geldi ‘No Selfie Stick’ dedi. İnsan oraya uyarı koyar o zaman. Bu da aklınızda olsun.

Bu da görevli gelmeden 3 saniye öncesi 🙂
Bu Mona Lisa’nın önü ve hiç kalabalık olmayan hali 🙂

Mutlaka 1. Kattaki antik mısır bölümünü de görün derim eğer ilginiz varsa.

Müzeyi detaylı anlatmaya kalkarsak zaten site çöker o kadar veriden o yüzden bu kadarla bırakalım siz de gidip görünce anlarsınız ne demek istediğimizi. Yani müzeyi tamamen gezmek için günler yetmez aslında. Ama meraklısıysanız bir tam gününüzü ayırın deriz. Biz bir daha gidersek kesinlikle daha çok kalırız. Ayrıca müzede dikkatimi çeken bir şey ise bu kadar büyük, ünlü ve en çok ziyaret alan yerler biri olmasına rağmen eserlerin yanındaki açıklamaların hepsi Fransızca’ydı. Bu da tabi ki insanı bir nebze sinirlendiriyor.

Bu da harika eserlerden bir diğeri olan Yunan zafer tanrıçası Nike’nin MÖ 3. yüzyıldan kalma mermer heykelidir

Louvre Müzesi Bilet: 17 euro. Salı günleri kapalı. Çarşamba ve Cuma 9:00-22:00 arası, diğer günler 9:00-18:00 arası açık. Ayrıca 18 yaşından küçüklere ücretsiz ve 25 yaşına kadar olan Avrupa öğrencilerine de ücretsiz. Maalesef Türkler için geçerli değil.

Louvre Müzesi’ne nasıl gidilir? 1 ve 7 nolu hatları kullanarak ‘Palais Royal du Louvre’ durağında inerek ulaşabilirsiniz.

Buradan çıktığımızda saat 22:00’dı. Sıradaki yer Eiffel Tower!

      4. Hedef Eiffel Tower!

Eyfel’i hem sabah hem akşam görmek istiyorduk ve sadece 1 gece 2 gün kalacağımız için mecbur gidecektik. Zaten otelde de birkaç saat uyuduğumuz için enerjimiz yerindeydi. Louvre’dan atladık metroya. 5-10 dakika sonra hayalimize kavuştuk. Metrodan indikten sonra Eyfel’in en ucu gözüküyordu o bile enerjimize enerji katmaya yetti. Annem ne kadar yorulsa da onu görünce dans etmeye başladı. Yakınına gittikçe heyecan artıyordu. Çünkü yıllardır hayalini kurduğun bir şeye kavuşuyorsun düşünsene. Bir de ben 1 ay boyunca komple araştırdığım için hepsi benim çocuklarım gibiydi, hepsinin tarihini biliyorum, nasıl gidilir, biletleri ne kadar vs. Zaten Opera Binası’yla karşılaşınca ağlarken bunu demişim.

Parkın içinden çıkınca bütün ihtişamıyla Eyfel karşımızdaydı. İnanın kendimi film setinde gibi hissettim. Yıllardır fotoğraflarda gördüğün şeyin yanındasın. Zaten o kadar görkemli bir şey ki oraya sanki photoshopla koymuşlar gibi duruyor.

Önündeki çimlere attık kendimizi yine tabiî ki. Gitar çalıp, şarkı söyleyenler de vardı onların eşliğinde Eyfel’i izledik. Çok güzel bir yapıt. Gecesi ayrı gündüzü ayrı. Oturduğunuz da yanınıza sürekli seyyar satıcılar gelecek. Şarap, bira, cips vs satıyorlar genellikle. Bir de Eyfel figürleri satanlar var. Bana sorarsanız çok ucuz fiyatları. 6-7 boyutta Eiffel var. Anahtarlık, gece lambası gibi çeşit çeşit fonksiyonları da var. Gitmişken hatıra kalsın diye alabilirsiniz çünkü en uygunu onlar oluyor. Bir de satıcılar genellikle siyahi ve Müslüman, bizim de Türk olduğumuzu öğrenince muhabbet etmeye başlıyorlar o zamanda zaten almak istiyor insan. Bir tanesi önce bizi İspanyol sandı sonra Türk diyince ‘oooo Musa Sow ‘ dedi. Tabi bu olaydan sonra fanatik Fenerbahçe’li olan ben topladım anahtarlıkları.

Tam Eyfel’in ayağındaydık gidiyorduk ki birden bire ışık gösterisi başladı. Saat tam 00:00’da oluyormuş her gece. Tabi yine ayrılamadık.

Eyfel Kulesi Biletleri: Eyfel 3 kademeden oluşuyor. İlk kat yerden 57 metre, ikinci kat 115 metre, üçüncü kat ise tam 276 metre yükseklikte. Tabi ki yürüyerek çıkmak sizi Paris manzarasına doyuracaktır ama ciğerinize güveniyorsanız bunu yapın. 3. Kata zaten asansörle çıkılıyor. Eğer 2’ye çıktıktan sonra 3’e de çıkmak isterseniz geç değil. 2. Katta da bilet gişesi var oradan tekrar bilet alabilirsiniz. Bilet fiyatları asansör kullanıp kullanmamanıza ve hangi kata çıkacağınıza göre değişiyor. Güncel fiyatlara buradan ulaşabilirsiniz.

Eyfel Kulesi’ne Nasıl Gidilir? 6 nolu hat ile ‘Bir Hakeim’ durağında inerek ulaşabilirsiniz. Ya da RER kullanarak ‘Champ de Mars Tour Eiffel’ durağında inebilirsiniz. 8 ve 13 numaralı hatları kullanarak da yakınındaki ‘İnvalides’ durağında ya da 8 nolu hattın geçtiği ‘La Tour Maubourg’ durağında inerek ulaşabilirsiniz.

Oradan yürüyerek Zafer Takı’na gidip, Şanzelize Caddesinden yürüyerek ilk günümüzü bitirecektik.




    5. Hedef Zafer Takı, Şanzalize Caddesi

Tarihi 1806’ya dayanan bu yapıt Napolyon’un, en büyük zaferi olan Austerlitz Savaşı’nın ardından askerlerine “Eve döndüğünüz zaman zafer taklarının altından geçeceksiniz” demesiyle bir sonraki yıl yapılmaya başlanmıştır. Anca 30 sene sonra biten bu yapıt Napolyon’un küllerine ve Meçhul askerin mezarına de ev sahipliği yapmaktadır. Üstünde her birinin derin anlamı olan betimlemeler vardır.

Belki dikkatli bakarsanız çook uzaktaki Zafer Takı’nı görebilirsiniz 🙂 Bu fotoğraf altta anlattığım gündüz gidişimizden. Maalesef akşamkinden elde fotoğraf yok 🙁

Altından geçip, duvarında foto çekilip, içinde tur atabileceğiniz gibi terasına çıkıp 12 caddenin birleşmesini görüp, Paris manzarasını güzel bir açıdan seyredebilirsiniz. Eğer terasa çıkmak istiyorsanız ya 284 basamak çıkacaksınız ya da asansör+40 basamak çıkacaksınız. Bu arada girmek istiyorsanız yapıtın dışından hiçbir giriş yok alt geçit tünellerini kullanmanız gerekiyor. Bu girişlerden biri metro durağının hemen yanında yer  alıyor.

Paris Zafer Takı’na nasıl gidilir? Zafer Takı’na Gitmek için hangi duraklarda inmelisiniz hemen söyleyelim 1 ve 6 nolu metroları kullanarak veya RER-A ile “Charles de Gaulle-Étoile” durağında inerek ulaşabilirsiniz.

Zafer Takı’na Giriş Ücreti: Zafer Takı’nın giriş ücreti 12 euro. 18 yaşının altındakiler ve 25 yaşından küçük olan AB vatandaşlarına ücretsiz.

Şanzalize  Caddesi

Zafer Takı’nı gezdikten sonra yapıtın bir yüzünün de baktığı, lüks kavramını yeniden yapılandıran mağazaların olduğu Champs-Élysées yani Şanzelize Caddesine gidebilirsiniz. Biz bütün coolluğumuz ile gittik tabi ki. Kapıda bekleyen bodyguardları, içeri sadece 3’er 3’er almalarıyla baya değişik bir atmosferi vardı. Buradan geze geze otele gittik. Gerçi o da ayrı bir skandaldı. Gece saat olmuş 1, biz sokaktayız İstanbul’da olsa zaten her yer ana baba günü gibi olur ama dünyanın en ünlü, büyük metropollerinden Paris’te in cin top oynuyor! Neyse dedik burası Avrupa bir şey olmaz yürüyelim yürüdük ama yorgunluktan öldüğümüz için metroya binmeye karar verdik bulduğumuz ilk metroya attık kendimizi. Duraklara baktık Opera’dan geçmiyor. En yakın durakta ineriz dedik en kötü ordan da yürürüz 1 durak var nasılsa dedik. İndiğimizde her yer yine çok ıssızdı biz dedik metroya gidelim yine. Bir ineriz ki metro yok! Biz şok. Karşı taraftaki metro var ama bizi yön yok. Bir de insanları biraz ürküttü ve ardımıza bakmadan çıktık. Yine gözünü sevdiğimin navigasyonuna kaldık yani. Neyse az biraz yanlış yöne de yürümüş olsak sonunda otele ulaştık.

Hemmeen yatak. Çünkü sabah kalkıp keşfedilecek çok yer var.




PARİS’TE 2. GÜN

Ölü gibi uyuduğumuz geceden sonra sabaha tabi dinç kalktık. Odada yaptığımız sandviçler ile kahvaltı olayını halledip oteli boşalttık.

Paris’te 2 gün

  1. Hedef Paris Opera Binası (Palais Garnier)

Yıllardır beklediğim an! Sonunda hayalime kavuştum. Benim en sevdiğim şeyleri sona saklama özelliğim vardır. Tabakta en sevdiğim yemeğe dokunmam diğerleri bitince en son onu yerim, işlerimi halletmeden sevdiğim diziyi izleyemeye başlamam. O yüzden ilk gün önünden kaç defa geçmiş olsam da girmedim Opera’ya. Sağlam kafayla girmek istiyordum çünkü. Günü onunla açtık bu yüzden. İçi mi daha güzel dışı mı bilmiyorum valla! Onu fotoğraflardan siz yorumlayın artık 🙂

Kadife koltuklar, ihtişamlı avizeler, göz alıcı tablolar. Her santimetre karesi coolluktan ölüyor! Önünde fotoğraf çekildikten sonra koşa koşa içeri girdik tabi. Bilet aldıktan sonra merdivenle bir kat çıkınca adeta masal dünyasına giriş yapıyorsunuz. O merdivenler balkonlar gerçekten çok güzel bir mimari yapıt. İçinde biz yine kaybolduk.

Burası tam olarak Sindirella’nın ayakkabısını düşürdüğü yer olabilir 🙂

Şans eseri kendimizi bir de Mozart bölümünde bulduk ondan önce. Tamamen kırmızı duvarlarla kaplı olan bu bölümde küçük ekranlarla Mozart’ın eserlerini hikayeleriyle birlikte kulaklıkla dinleyebilirsiniz. Bence çok güzel düşünülmüş. Herkes takıyor kulaklığını ve kendi çapında dans etmeye başlıyor. Çok güzel bir atmosferi var.

Zar zor salon bölümünü ve balkon bölümünü bulduk. En beğendiğim kısım Altın Salon ve Sahnenin olduğu bölümdü.

Ünlü gösterilerin kostümlerini de sergiliyor. Phantom Of The Opera’nın da ilham kaynağı gerisini düşünün nasıl  bir ihtişam var. İçinde çok çeşitli bölümler var gerçekten. Paris Opera Museum Library bunlardan bir diğeri.

İhtişam ne demektir diyince çıkan o bol altınlı odası ana salon da cabası. Ordan mutlaka balkonuna da çıkın derim.

Opera Binası, Palais Garnier’e, Giriş Ücretleri: 25 yaşından küçük herkese 8 euro, büyüklere ise 12 euro. Girdiğinizde eğer nakit para sorununuz varsa atm tarzı bir makine var oradan biletinizi kartınız yardımıyla alabilirsiniz.

Palais Garnier’e, Opera Binasına Nasıl Gidilir? 3, 7 ve 8 nolu metroları kullanarak ‘Opera’ durağında inebilirsiniz.

NOT: Paris’in her yerinde ihtişamlı kafeler var oturmaktan çekinmeyin çünkü fiyatları bizim gibi şişirmiyorlar 🙂

Biz bu dediğimizi Opera Binasına karşı olan bir kafede test ettik 🙂
  1. Hedef Galeries Lafayette

Opera Binasının hemen karşısında bulunan 2 en büyük bina görüyorsanız heh işte onlar o ünlü Galeries Lafayette. Hani şu lüks markaları kendi bünyesinde barındırıp kendisini marka yapmayı başaran ‘perakende zinciri’.

Chanel, Dior, Louis Vuitton, Alexander McQueen, Gucci, Roberto Cavalli, Michael Kors, Dolce and Gabbana gibi markalar var. Şimdi yiğidi öldür hakkını yeme. Bunlara rağmen kapısı herkese açık ve aşırı kasıntı bir ortamı yok. Gir istediğin gibi parfümünü sık, çantalara bak kimse karışmıyor. Stand biçiminde olan kısımlar zaten ortada.

Bizde şöyle bir Dolce&Gabbana çantaya bakmasa mıydık 🙂

Ama mağaza kısımlarına özel ilgi var. Kapıların girişine ip çekilmiş ve önünde kuyruk var. Neden mi? Çünkü içeriye 3’er kişi alıyorlar. Yani olayın özeti; sen bir çantaya hem en az 10 bin dolar ver hem de önünde ekmek kuyruğu misali bekle. Kim bekler ki ya diye düşünmeyin valla Uzak Doğuluların elinde 4-5 tane Louis Vuitton poşeti görünce dehşete düşersiniz.

Ama mimari olarak adamların ‘AVM’si bile efsane. Bir terası var ki Eyfel’deki manzaraya taş çıkarır.  Çünkü bu manzara Opera Binası dibinizde olmak üzere, Eyfel ve Zafer Takını kapsıyor. Zaten insanlar manzara izlemek için giriyor. Bizde içeride bir dolanıp muhteşem manzarayla buluştuk. Kesinlikle listenizde olsun. Özellikle Eyfel’e veya Zafer Takı’na çıkmayacaksanız bedavaya Paris manzarası izleyeceksiniz.

Galeries Lafayette’ye Giriş: Dediğim gibi ücretsiz. Normal AVM’ye nasıl giriyorsanız oraya da öyle giriyorsunuz.

Galeries Lafayette Paris’e nasıl gidilir? Yine aynı şekilde 3, 7 ve 8 nolu metroları kullanarak ‘Opera’ durağında inip birkaç dakika yürüme ile ulaşabilirsiniz.

  1. Hedef Yine Şanzelize Caddesinden yürüyerek önce Zafer Takı sonra da Eyfel. Çünkü gecesi ve gündüzü apayrı yapılar. Hatta ailecek şuan bölünmüş durumdayız. Ben gündüz çok beğendim Eyfel’i annem ise gece. Babam bilmem diyor. Herkes birbirini ikna etmeye çalışıyor ama ortak bir noktamız var ki öyle ya da öyle çok güzel. Ve biz kaçırmak istemiyorduk. O yüzden dünkü planı tersten yaparak Paris maceramızı Eyfel’den Gare de l’Est’e geçerek tamamladık.

Eyfel’i gündüz ben daha çok beğendim buyurun bir de o resimlere bakalım 🙂

Ben ve Eyfel. Soldaki ben 🙂
Paris’te bir Keriman 🙂
Bu da ünlü Maxim’s Restaurant 🙂
Hmm Gucci bu sene güzel koleksiyon çıkarmış 🙂

Doyduk mu hayır. Çok büyüleyici bir şehir bir daha gitmeyi kesinlikle düşünüyoruz ve tavsiye ediyoruz. Avrupa’da gezdiğimiz şehirler içinde uzun tartışmalar sonucu en üste koyduk biz Paris’i.

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

Mission News Theme by Compete Themes.